bugün
- öğretmen maaşları11
- sözlükteki kızlar mı dışardaki kızlar mı11
- görüldü bile atmayan insan tipi17
- aşık olmak10
- erkeklerin iğrenç özellikleri17
- flörtü eleme sebepleri10
- deniz gezmiş25
- 1 85 boyunda zeki esprili yakışıklı kültürlü erkek20
- fenerbahçe neden şampiyon olamıyor17
- eloande14
- ali koç'un jose mourinho ile anlaşması19
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek36
- allah yerine hızır'dan yardım istemek13
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj18
- keki kabarmayan sözlük kızı28
- fener olmasa galatasaraylılar kimle dalga geçecek9
- anın görüntüsü10
- galatasaray16
- 6 mayıs 2024 konyaspor fenerbahçe maçı30
- bik bik'in 18 saat 30 dakikadır sözlüğe girmemesi12
- hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay15
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak17
- hayatta kalmak için cebinde köpek maması taşı9
- düşün ki o bunu okuyor16
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni17
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat11
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks13
- icardi'nin burnuna kafa atacak olmam13
- en yaşlı özelliğiniz10
- durduk yere tribe giren erkek17
- iğrenç bir his tarif et17
- beybi leydi10
- allah ile tanrının farkı var mı9
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı19
- icardi190510
- bir türlü ısınmayan ayaklar11
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek23
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz9
- sözlük kızlarının saç rengi12
- bülent uygun10
- hakim ziyech11
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum21
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı18
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- budweiser14
- kızların tipe bakmadığı gerçeği19
entry'ler (59)
işe yarasın diye olunmaması gerekendir.
bir kızdan hoşlanıyor ve bu sorunun yanıtını arıyorsanız o kız sizden hoşlanmıyordur.
dumanı üstünde bir kahve eşliğinde kitap okumak.
çok başarılı bir pinhani şarkısı. 2020'nin en iyi şarkısı da denebilir. sakiler tarafından yapılan coverı da güzel.
her ikisi de karşıdakinin hareketlerini iyi okumayı gerektirdiğinden katıldığım benzetmedir.
en iyi örneği cem yılmaz'ın yahşi batı filmidir. gerisini siz düşünün.
hatalı olan bir beyandır. bence asıl inatla yaşamaya tutunan büyükşehir insanıdır. git yaşa bakayım bir ay bir anadolu köyünde bir derdin sıkıntın kalıyor mu?
bekler beklemesine ama babayı alır. çekim anlık oluşur.
teletex varsa televizyon da vardı dediğim nesildir. ulan o piksel piksel şeylere bakacağınıza bir magazin programı açsaydınız bari.
Jose Ferreira dos Santos Carlinhos isimli 53 yaşındaki medyum tarafından tahmin edilmesiyle kazandığı ünvandır.
Carlinhos, "Bir futbol takımının tamamı uçak kazasında ölecek. Bunu not edin, bu dediğim bir buçuk yıl içinde gerçekleşecek" demişti. Aynı dayı 2014 Dünya Kupası öncesi maçları öncesi yaptığı tahminlerle ünlenmiş. (bkz: brezilya 1 almanya 7)
Carlinhos, "Bir futbol takımının tamamı uçak kazasında ölecek. Bunu not edin, bu dediğim bir buçuk yıl içinde gerçekleşecek" demişti. Aynı dayı 2014 Dünya Kupası öncesi maçları öncesi yaptığı tahminlerle ünlenmiş. (bkz: brezilya 1 almanya 7)
sabahları alarmın sesini rüyama entegre ederek gerçekleştirdiğim olay. bazen açık bırakılan televizyonla da yaşanabilir.
gece gece yenmemesi gereken mantıdır. (bkz: obezite)
hugodur.
bizim telsiz bir telefon vardı. hugo'yu arıyorum, tek hayalim hattı düşürebilmek. fark ettim ki bir tuş var son numarayı gösteriyor, numara gelince basıyorsun "ara" tuşuna arıyor hemen. bunu fark ettiğim ilk gün düşürdüm yani bağlandım telefon numarası gibi bilgiler istediler, verdim. arayan olmadı. ikinci gün dedim ki herhalde düşürenler arasında kura çekiyorlar. aradım da aradım. onlarca kez bıraktım numaramı arayacaklar umuduyla. olmadı. sonraki gün daha fazla bıraktım. daha sonraki gün daha da fazla. ay sonunda sağlam bir fatura gelmişti, peder sağlam bir fırça çekti. "0"lı numaralara aramaya kapattı telefonu, hala var mı "0"lı numaralara kapatmak bilmiyorum. ilk aklıma bu geldi.
bizim telsiz bir telefon vardı. hugo'yu arıyorum, tek hayalim hattı düşürebilmek. fark ettim ki bir tuş var son numarayı gösteriyor, numara gelince basıyorsun "ara" tuşuna arıyor hemen. bunu fark ettiğim ilk gün düşürdüm yani bağlandım telefon numarası gibi bilgiler istediler, verdim. arayan olmadı. ikinci gün dedim ki herhalde düşürenler arasında kura çekiyorlar. aradım da aradım. onlarca kez bıraktım numaramı arayacaklar umuduyla. olmadı. sonraki gün daha fazla bıraktım. daha sonraki gün daha da fazla. ay sonunda sağlam bir fatura gelmişti, peder sağlam bir fırça çekti. "0"lı numaralara aramaya kapattı telefonu, hala var mı "0"lı numaralara kapatmak bilmiyorum. ilk aklıma bu geldi.
kemal sunal'ın değil abdi şakrak'ın girişimidir. (bkz: abdi şakrak)
erkek arkadaşından sağlam bir tekme yemiş kadının isteğidir.
gmail 5 yıl falan olsa gerek. hotmail'in bir 10 yılı vardır.
türkiye'de ise göçmen değil mübadildir. ayrıca içinde olduğum gruptur.
insanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir.
Ayda bir yaptığımız liseden yaklaşık 20 arkadaşın katıldığı zirvedir.
Mayıs ayında lisedeki arkadaşlarla geçmişi yad etme zirvesinin 21’incisini gerçekleştirdik. Zirvede 16 arkadaş vardı. Kadıköy’deki bir kafede buluşma kararı almıştık. Zirveye ben 1 saat rötarlı katıldım. Geldiğimde herkes yüzüme garip garip gülerek bakıyordu. Bu gülme şekli anlatılmaz yaşanır, hani böyle dalga geçiyor gibi de değil, “aaa bir seyler yazar’da gelmiş ne güzel” der gibi de değildi. Garson geldi “lipton ice tea şeftalili” istedim, farklı bir markadaki buzlu çay olduğunu öğrenince su istedim. O bakışlara o kadar uyuz olmuştum ki hırsımı garson kızdan çıkartmıştım adeta. Sonra lisedeyken samimi olduğumuz Beyza’nın bana whatsap’dan yazdığını farkettim. Baktım ki “:D” yazmış. iyicene sinirlendim. Beyza dedim sert bir şekilde. “Efendim?” dedi.
- Hayırdır, gülücükler falan atmışsın.
- Ne oldu senin gelmene sevindim.
- Neden?
- Neden sevinmiyim?
- iyi. Ben kalkıyorum. (O kadar sinirlenmiştim ki)
- Kalkma lütfen.
- Neden?
- Sana söyleyeceğim şeyler var.
- Senin mi, hepinizin mi?
- Sadece benim .
- Tamam o zaman.
Sustum ve gelen hamidiye suyumu yudumlarken “Ne diyecek bu?” diye düşünmeye başladım. Bu arada milletin bana bakıp gülüşmeleri devam ediyor. Yaklaşık 20 dakika sonra Beyza bana seslendi.
- Evet.
- Hatırlıyor musun 19 Mayıs gösterilerinde seninle eş olmuştuk.
- Evet.
- Gösteri sabahı seninle buluşmuştuk.
- Evet.
- Sonra bir pastaneye gidip kahvaltı yapalım demiştim.
- Evet.
- Kahvaltıda gösteride giyineceğin pantoluna çay dökmüştüm. Sonra sana mağaza mağaza lacivert kumaş pantolon aramıştık, bulmuştuk.
- Evet.
- Bilerek dökmüştüm.
- Neden?
- Poponda kocaman bir yırtık vardı da ondan.
Mayıs ayında lisedeki arkadaşlarla geçmişi yad etme zirvesinin 21’incisini gerçekleştirdik. Zirvede 16 arkadaş vardı. Kadıköy’deki bir kafede buluşma kararı almıştık. Zirveye ben 1 saat rötarlı katıldım. Geldiğimde herkes yüzüme garip garip gülerek bakıyordu. Bu gülme şekli anlatılmaz yaşanır, hani böyle dalga geçiyor gibi de değil, “aaa bir seyler yazar’da gelmiş ne güzel” der gibi de değildi. Garson geldi “lipton ice tea şeftalili” istedim, farklı bir markadaki buzlu çay olduğunu öğrenince su istedim. O bakışlara o kadar uyuz olmuştum ki hırsımı garson kızdan çıkartmıştım adeta. Sonra lisedeyken samimi olduğumuz Beyza’nın bana whatsap’dan yazdığını farkettim. Baktım ki “:D” yazmış. iyicene sinirlendim. Beyza dedim sert bir şekilde. “Efendim?” dedi.
- Hayırdır, gülücükler falan atmışsın.
- Ne oldu senin gelmene sevindim.
- Neden?
- Neden sevinmiyim?
- iyi. Ben kalkıyorum. (O kadar sinirlenmiştim ki)
- Kalkma lütfen.
- Neden?
- Sana söyleyeceğim şeyler var.
- Senin mi, hepinizin mi?
- Sadece benim .
- Tamam o zaman.
Sustum ve gelen hamidiye suyumu yudumlarken “Ne diyecek bu?” diye düşünmeye başladım. Bu arada milletin bana bakıp gülüşmeleri devam ediyor. Yaklaşık 20 dakika sonra Beyza bana seslendi.
- Evet.
- Hatırlıyor musun 19 Mayıs gösterilerinde seninle eş olmuştuk.
- Evet.
- Gösteri sabahı seninle buluşmuştuk.
- Evet.
- Sonra bir pastaneye gidip kahvaltı yapalım demiştim.
- Evet.
- Kahvaltıda gösteride giyineceğin pantoluna çay dökmüştüm. Sonra sana mağaza mağaza lacivert kumaş pantolon aramıştık, bulmuştuk.
- Evet.
- Bilerek dökmüştüm.
- Neden?
- Poponda kocaman bir yırtık vardı da ondan.